PKK'nın silah bırakması ya da silahlarını yakması, yıllardır ülkemizin kanını emen bir örgütün geri adım atması açısından elbette önemli bir gelişmedir. Silahların susması, kurşunların değil kelimelerin konuşması, insanlık adına umut verici bir adımdır. Ancak bu tek başına ne barış getirir ne huzur sağlar. Çünkü mesele sadece PKK değildir.
Türkiye, yıllardır çok başlı bir terör sarmalının içindedir. PKK ile birlikte FETÖ, DEAŞ, DHKP-C ve benzeri yapılar, aynı vücuda saplanmış farklı hançerlerdir. Biri geri çekilse, diğeri daha derine saplanmaktadır. Bu yüzden PKK'nın silah yakması sembolik bir adım olsa da, topyekûn terörle mücadele anlayışı olmadan sonuç vermez.
Unutulmamalıdır ki terör sadece dağda değil, şehirde, ekranda, okulda, hatta klavye başında da şekil değiştirmiş şekilde varlığını sürdürüyor. Bugün silahlarını gömdük diyenler, yarın ekonomik, kültürel ya da dijital cephelerden karşımıza çıkabilir. Bu nedenle sadece silaha değil, zihniyete karşı da mücadele verilmelidir.
Türkiye'nin karşısında artık klasik örgüt yapılarından öte, çok uluslu, çok boyutlu, istihbarat destekli hibrit yapılar vardır. Bu tehditlere karşı uyanık olmak, sadece bir örgütün değil, tüm yapay ayrılıkçı senaryoların kökünü kazımak zorundayız.
PKK'nın silah yakması mühimdir. Ama tek terör örgütü o değildir. Gerçek barış, bütün terör örgütlerinin tasfiyesi ve bu örgütlere zemin hazırlayan her yapının ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Aksi halde bu sessizlik sadece yeni bir fırtınanın habercisi olur.
0 Yorumlar